DENEME

Öğretmen Olmak

Gün doğarken sınıfların duvarları aydınlanır, tebeşirin tozu havaya karışır ve umut dolu bir ses yankılanır: ‘Öğretmenim...’ İşte o an, hayatın kimsenin görmediği bir köşesinde ışık yanar. Çünkü eğitim, yalnızca akılla değil, dokunulan yüreklerle konuşur. Bir çocuğun gözündeki ışıltı, bir başkasının parmak kaldırırken ki heyecanı... İşte o zaman hayat yeniden kurulur sanki. Her sabah aynı kapıdan içeri girip aynı masaya oturulur belki ama her sabah aynı kişi olunmaz. Her gün farklı bir dünyanın kapısı açılır, eğitimin derin ama sessiz hikayesi yeniden başlar. Hiç tekrarlanmayan bir yolculuk gibi aslında, yol aynı fakat manzara farklı. Herkes kendi hikayesini sessizce kenara bırakır ama her çocuğun hikayesinde iz bıraktığını bilir.

 

Öğretmenlik, anlatmaktan öğretmekten çok hayatlara dokunmak; birlikte büyümek aslında. Bu mesleği seçen herkes, sınıfa her adım attığında yalnızca bilgi aktarmadığını bilir; bir çocuğun dünyasında iz bırakmanın sorumluluğunu taşır. Her yeni güne bir sınıfın kapısından değil, küçücük kalplerin eşiğinden girer. O kalplerin her birine bir tohum eker ve o tohumların gün geçtikçe filizlenmesine şahit olur. Hem geçmişle hem de gelecekle yön verir aynı anda. Belki de bu yüzden sınıfa her girildiğinde ilk günkü heyecan korunup minnetle çıkılır o sınıftan.

 

Ve evet… Öğretmenlik çoğu zaman yorgunluktur. Sesin kısılır, zamana yetişemezsin, aynı anda onlarca dünyayı anlamaya çalışırsın. Fakat bir öğrencinin içten bir tebessümle “İyi ki varsınız öğretmenim,” demesi tüm yorgunluğu siler.
Bir çocuğun gözlerinde kendine uzanan güveni gören öğretmen, yeniden güç toplar. Çünkü bilir ki emek verdiği her adım, bir gün bir çocuğun geleceğinde karşılık bulacaktır. Zaman geçer; bir zamanlar küçücük ellerle kalem tutan çocuklar, kendi yollarını çizen gençlere dönüşür. Onların ayakları üzerinde durduğunu görmek, öğretmenliğin en derin mutluluğudur. Bir yerlerde sesinin hala yankılandığını bilmek… İşte bu, öğretmenin içindeki ışığı hiç söndürmeyen duygudur.

 

Bu yolculuğun en parlak ilham kaynağı ise, eğitimi milletin geleceği olarak gören Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’tür. Onun, “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” sözü, öğretmenliğin yalnızca bir meslek değil, toplumun yarınlarını şekillendiren büyük bir sorumluluk olduğunu hatırlatan güçlü bir rehberdir. Atatürk’ün bıraktığı miras, bugün hala her öğretmenin yolunu aydınlatıp; onların içindeki kararlılığı besleyen en parlak ışık olmaya devam ediyor.

 

Öğretmenler Günü de bu büyük yolculuğun anlamını hatırlatan özel bir duraktır. Sadece bir teşekkür değil, bir öğretmenin dünyaya kattığı değerin görünür olduğu gündür.
Çünkü öğretmenlik, bir meslek değil; insanın kendine verdiği bir sözdür: “Işığı çoğaltacağım.”

 

Bugünü değil, yarını inşa eden; bir çocuğun kalbinde iz bırakan; adı belki unutulsa da bıraktığı ışığı hiç sönmeyen tüm öğretmenlere…
İyi ki varlar.

 

SULTAN BEYAZIT