Arama

Kuzey Makedonya ve Balkanlarda Osmanlı Mimarisi ve Etkileri

Okunma Sayısı : 231

Osmanlı dönemi mimarî yapılar, Balkan kentlerinin kimlik inşasında merkezi bir rol oynar. Bu yapılar, fethedilen coğrafyaların kültürel haritasında somut dönüşüm sembolleridir. Osmanlı şehir mimarisi, yerel halkların yaşam tarzında köklü değişimlere yol açmış; cami, hamam ve köprü gibi öğeler hem ibadet, hem günlük hayat fonksiyonunu üstlenerek toplumsal belleğin parçası olmuştur. Nitekim Balkan toplumlarının kültürel mirası değerlendirildiğinde, Osmanlı eserleri “nesilden nesile aktarılan somut miras” olarak vurgulanır; bu yapıların varlığı, Balkan halklarının çok katmanlı tarihini koruyan en önemli unsurlardan biri olarak görülür.

Kuzey Makedonya ve Balkanlarda Osmanlı Mimarisi ve Etkileri

Kuzey Makedonya, Osmanlı mirasının yoğun olarak korunduğu bir Balkan ülkesidir. Başkent Üsküp özellikle Osmanlı dönemine ait çok sayıda eser barındırır. Örneğin Mustafa Paşa Camii (1492), Üsküp şehir merkezinin hemen üst kısmında yer alır. Dönemin valisi Mustafa Paşa tarafından yaptırılan bu cami, geleneksel Osmanlı camii planını yansıtır; merkezi büyük kubbesinin yanı sıra zarif ve ince işçilikleriyle dikkat çeker”. Cami geniş bir avluya sahiptir ve ince taş işçiliğiyle yapılmış yüksek bir minareye ulaşan üç eyvanlı cephe düzeni tipiktir. İç mekânı yüksek sütun ve kemerlerle çevrili geniş bir kubbeli salon şeklindedir. Mustafa Paşa Camii bugün de faal olarak kullanılmakta, hem yerli halk hem de gezginler için önemli bir ziyaret noktasıdır.

 

Muradiye Camii (1530–1531) diğer bir tarihi örnektir. Muhteşem kubbesi ve kare planlı yapısıyla klasik Osmanlı camii tipolojisini yansıtan bu yapı, Osmanlı’nın Balkanlara bıraktığı zengin mirasın parçasıdır. Mimari formların uyumlu oranları ve tek şerefeli minaresiyle Muradiye Camii, Üsküp’teki en dikkate değer Osmanlı eserlerinden biridir. İç dekorasyonda ince kalem işi motifler, hat sanatı örnekleri ve çini süslemeler özgünlüğünü korumaktadır.

 

Bunların yanı sıra Üsküp’te renkli taş cepheli Alaca Camii (Yaklaşık 1492) de önemlidir. İsmini dış duvarlarındaki çok renkli (alaca) taşlardan alır. Tek kubbeli bu cami merkezi planlı olup altıgen sütunlarla desteklenen kemerleri vardır. Dış cephesindeki renkli taşlar ve iç mekândaki çini motifleri ile Alaca Camii, Osmanlı cami geleneğinin güzel bir örneğidir.Caminin avlusunda da Osmanlı dönemi tipine uygun portiko ve çeşme ögeleri görülür.Günümüzde Alaca Camii aktif ibadete açık olup, Üsküp’ün tarihi mahallelerinden birinde ziyaretçilere hizmet vermeye devam etmektedir.

 

Üsküp’teki Osmanlı mirası yalnızca camilerle sınırlı değildir. İki bölümlü Çifte Hamam (15. yüzyıl sonları) da buna örnektir. Erkek ve kadın bölümleri içeren bu hamam, yüksek taş duvarlar ve kubbelerle inşa edilmiş olup geleneksel Osmanlı hamam planını takip eder.İç mekânında sıcaklık, ılık ve soğukluk bölümlerine göre organize edilen hamam, özgün taş işçilik ve kısıtlı süslemeler taşımaktadır. Çifte Hamam, Osmanlı şehir hayatında hamamların sosyal anlamını ortaya koyan yapılarındandır.

 

Modern dönemde Üsküp’e eklenen yeni yapılar da Osmanlı mirasını anımsatacak biçimde tasarlanmıştır. Örneğin 2011’de tamamlanan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, çağdaş mühendislikle yapılmış olmasına rağmen Osmanlı imparatorluğunu hatırlatan isim taşıdığı gibi mimari unsurlarda da Osmanlı kültürüne gönderme yapar.Bu köprü, yalnızca trafik bağlantısı kurmakla kalmamış, Osmanlı’nın bölgeye bıraktığı tarihi sembolleri sembolik olarak sürdürmüştür.

 

Kuzey Makedonya’nın diğer şehirleri de Osmanlı eserleriyle doludur. Üsküp dışında Debre (Debar), Kumanova, Tetovo gibi kentlerde minareli camiler, taş yapılar ve tarihî köprüler görülür. Örneğin Tetovo’daki ünlü “Boyalı Camii” (Alaca Camii) 1438’de yapılmış, dış cephesindeki renkli taşlarla dikkat çeker.


Kısaca, Kuzey Makedonya’daki Osmanlı yapıları camilerden hamamlara, köprülerden çeşmelere kadar çeşitlidir. Bunların bir kısmı aktif kullanıma açıktır; bir kısmı ise zarar görmüş veya koruma altındadır. Mevcut veriler, Makedonya’da Osmanlı döneminde 1.413 yapı inşa edildiğini, ancak bugün yalnızca 484’ünün günümüze ulaşabildiğini göstermektedir. Bu durumda mirasın korunması bir hayli güçleşmekte, yaşayan örnekler kent kimliğini taşıyan değerler olarak öne çıkmaktadır.

 

 

Diğer Balkan Ülkeleri üzerinde olan etkiler ;

 

Osmanlı mimarî mirası Balkanlar’ın diğer bölgelerinde de zengindir:

 

Kosova: Osmanlı dönemi eserleriyle en fazla tanınan şehir Prizren’dir. Buradaki Sinan Paşa Camii (1615), döneminin en büyük camilerinden biridir ve şehrin silüetine hâkim bir konumdadır. Ayrıca 16. yüzyılda inşa edilen Gazi Mehmet Paşa Hamamı Prizren’in simgelerindendir. Ejup Dullinja’nın araştırmasına göre Kosova’da Osmanlı döneminde en az 16 hamam bulunmuş, ancak bugün yalnızca 6 hamam koruma altında ayakta kalmıştır.Camiler, hamamlar, eski köprüler ve kervansaray kalıntılarıyla Kosova şehirleri Osmanlı kültüründen izler taşır. (Örneğin Priştine’deki 15. yüzyıl Fatih Sultan Mehmed Hamamı ve Sinan Paşa Camii gibi yapılar bu mirasın parçalarıdır.)

 

Arnavutluk: Osmanlı mimarî mirası Arnavutluk’ta da dikkat çeker. Berat ve Gjirokastër şehir merkezleri UNESCO Dünya Mirası listesine alınmış olup bu kentler Osmanlı dönemi mimarisinin önemli örneklerini barındırır. UNESCO’ya göre Berat’te Osmanlı egemenliği sonrası dönemde yapılmış pek çok cami vardır ve kent, Osmanlı dönemi mimarî karakterini yansıtan nadir örneklerdendir. Örneğin Tiran’da 1793 yılında inşa edilen Ethem Bey Camii son dönem Osmanlı eserlerinden sayılır. Berli Kurşunlu Camii (1553–54) ve Berat’taki Hünkar Camii gibi yapılar da Arnavutluk’ta Osmanlı cami planının tipik örneklerindendir. Ayrıca Arnavutluk’ta bazı Osmanlı hamamları, medreseler ve Osmanlı surlarına bağlı yapılar günümüze kalmıştır.

 

Bosna-Hersek: Osmanlı’nın Balkanlardaki sanat merkezlerinden biri olan Saraybosna başta olmak üzere birçok şehir Osmanlı eserleriyle doludur. Saraybosna’daki en ünlü eser Gazi Hüsrev Bey Camii ve külliyesidir (1531)Semavi Eyice’nin notlarına göre bu külliye Kanuni devrinde yapılıp dönemin üstün mimarisini yansıtır.. Bunun yanı sıra küçük mezar kapıları, türbeler, saat kuleleri, imaretler ve hamamlar Bosna şehirlerinin bazı bölgelerinde görülebilir. Notably, Srebrenica, Travnik gibi şehirlerde de Osmanlı camileri vardır. (Örneğin Travnik’teki Acemi Ali Paşa Camii 1561’den kalmadır.) Bosna’daki eserler, 1990’larda büyük tahribata uğramış ancak bir kısmı uluslararası destekle onarılmıştır. UNESCO listesine giren Visegrad Köprüsü gibi yapılar da bu mirasın parçasıdır.

 

Diğer Bölgeler: Bulgaristan, Karadağ ve Sırbistan’da da eski Osmanlı eserleri bulunur. Örneğin Karadağ’ın Sancak bölgesindeki bazı köylerde Osmanlı hamamları, camileri ve türbeleri hâlâ ayaktadır. Kaynaklarımızda özellikle Makedonya, Kosova, Arnavutluk ve Bosna örneklerine yoğunlaştık; ancak diğer Balkan ülkelerinde Osmanlı eserlerinin bir kısmı ya tahrip edilmiş ya da farklı dönem yapılarına dönüştürülmüştür. Genel olarak Balkanlar’ın bütününde Osmanlı yapıları Balkan halklarının kültürel manzarasına kalıcı izler bırakmıştır.

 

 

Cumhuriyet Döneminde Koruma, Restorasyon ve Yeni Yapılar

 

1990’lardan itibaren Balkanlardaki Osmanlı mirası, savaşlar ve ihmaller nedeniyle ağır zarar görmüştür. Bu dönemde Türkiye başta olmak üzere birçok aktör koruma ve restorasyon çabalarına girişmiştir. Türkiye’nin kalkınma işbirliği kurumu TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı) ve Diyanet İşleri Başkanlığı, Balkanlarda yüzlerce Osmanlı dönemi eserin onarımını üstlenmiştir. Gerçekten de, yakın dönemde Kuzey Makedonya’da Türkiye’nin kültürel işbirliğine yönelik programları TİKA operasyonlarıyla yoğunlaşmıştır. Bu kapsamda TİKA, Makedonya’daki çeşitli camiler ve külliyeleri restore etmiştir. Örneğin, Tiran’daki Ethem Bey Camii 2021’de restore edilerek yeniden ibadete açılmıştır (Cumhurbaşkanı katılımıyla) ve Berat’taki Bekarlar Camii UNESCO finansmanıyla onarılmıştır. Bosna’da 1992–95 savaşında yıkılan Ferhadija Camii ve Fatih Sultan Mehmet (Careva Hünkar) Camii gibi yapılar da Türkiye’nin katkılarıyla yeniden inşa edilmiştir. Karadağ’da Podgorica’daki Osmanlı mezarlığı içindeki Nizam Camii, TİKA tarafından 2015’te tekrar ayağa kaldırılmıştır. Bu tür örnekler, Türkiye’nin Cumhuriyet döneminde Balkanlardaki Osmanlı mirasına sahip çıkma politikasının pratik yansımalarıdır.

Aynı zamanda UNESCO ve diğer uluslararası kuruluşlar da Balkanlardaki Osmanlı eserlerinin korunmasını teşvik etmiştir. Berat ve Gjirokastër kentlerinin tarihî merkezlerinin” listeye alınması, bu alanlardaki Osmanlı yapıların önemini vurgulamıştır. Ayrıca Avrupa Birliği ülkelerinin kültür projeleriyle tarihi eserlerin restorasyonu desteklenmiş, akademik çalışmalar ve envanter projeleri Osmanlı dönemi kaynaklarının ortaya çıkarılmasına yardımcı olmuştur. Sonuç olarak, Cumhuriyet döneminde Osmanlı mimari mirası artık yalnızca tarihî değer olarak değil, ortak kültürel miras” olarak da ele alınmaktadır. Bu çerçevede Makedonya’da yürütülen arkeolojik envanter ve tescil çalışmaları sonucunda 225 eser kayıt altına alınmış; ancak bunların sadece 107’si devlet korumasına alınmıştır. Bu da koruma ihtiyacının büyüklüğünü gösterir.

 

 

Mimari Unsurların Kent Kimliği ve Kültürel Miras Açısından Değerlendirilmesi

 

Osmanlı dönemi mimarî yapılar, Balkan kentlerinin kimlik inşasında merkezi bir rol oynar. Bu yapılar, fethedilen coğrafyaların kültürel haritasında somut dönüşüm sembolleridir. Osmanlı şehir mimarisi, yerel halkların yaşam tarzında köklü değişimlere yol açmış; cami, hamam ve köprü gibi öğeler hem ibadet, hem günlük hayat fonksiyonunu üstlenerek toplumsal belleğin parçası olmuştur. Nitekim Balkan toplumlarının kültürel mirası değerlendirildiğinde, Osmanlı eserleri nesilden nesile aktarılan somut miras” olarak vurgulanır; bu yapıların varlığı, Balkan halklarının çok katmanlı tarihini koruyan en önemli unsurlardan biri olarak görülür. Örneğin Özerden ve Kalay’ın vurguladığı gibi, Osmanlı Devleti Balkanlara kazandırdığı binlerce yapıyla bölgenin sanat ve mimarlık tarihinde kaynak” konumundadır.

 

Kent kimliği açısından bakıldığında, Osmanlı mimari unsurları şehirlerin ayırt edici öğeleridir. Üsküp’teki Fatih Köprüsü veya Tetovo’daki Boyalı Camii gibi yapılar, kent kimlik kartelarında vazgeçilmez semboller olarak yer alır. Turistler ve tarihçiler için bu yapılar bir yörenin Osmanlı dönemi kültürel atmosferini deneyimleme imkânı sunar. Aynı zamanda Müslüman azınlıklar için bu eserler, geçmişle kurulmuş manevi bağları canlı tutar. Bir şehrin siluetinde (şehir profili) yükselen minare veya hamam kubbesi, o şehrin geçmişini ve çokkültürlü kimliğini simgeleyen önemli birer işarettir.

 

Koruma durumu ise genellikle olumsuzdur: İbrahimgil ve Keleş’in araştırmasına göre Makedonya’da Osmanlı döneminde inşa edilen 1.413 yapıdan yalnızca 484’ü günümüze erişebilmiştir (yaklaşık %34). Benzer biçimde, genel envanter çalışmaları Balkanlar’da Osmanlı eserlerinin büyük kısmının tahrip edildiğini ortaya koymaktadır.Korunan eserlerin de bir kısmı bakımsız veya işlevsiz durumdadır. Örneğin Makedonya Anıtlar Koruma Enstitüsü’ne kayıtlı 225 Osmanlı yapısından sadece 107’si devlet koruması altına alınmıştır. Bu veriler, bölgedeki tarihi mimari mirasın ne kadar hızlı eridiğini göstermektedir. Dolayısıyla, Osmanlı dönemi eserlerinin belgelenmesi, onarılıp yaşatılması kentsel tarihin ve kimliğin sürekliliği için kritiktir.

 

Sonuç olarak, Balkanlar’daki Osmanlı-Türk mimarisi tarihî kent kimliğinin ve bölgesel kültürel mirasın vazgeçilmez bir parçasıdır. Bu yapılar güncel mimarlık tarihi açısından incelenmeli ve koruma-politika açısından önceliklendirilmelidir. Örneğin Kuzey Makedonya’da belgelenen 1.413 yapıdan yalnızca 484’ünün ayakta kalabildiği istatistikleri, bu mirasın korunmasının ne kadar acil olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bağlamda uluslararası işbirlikleri, restorasyon projeleri ve eğitim programları arttırılarak, Balkan kimliğini zenginleştiren bu eserlerin geleceğe aktarılması sağlanmalıdır. Akademik araştırmalar da sayısal envanterlerle desteklenerek, Osmanlı dönemi Balkan şehirlerinin mimari mirası hakkında yeni bilgiler üretmeye devam etmelidir.

 

 

MURATCAN IŞILDAK

 

 

Kaynakça

İbrahimgil, M. Z. & Keleş, H. (2019). Balkan Ülkelerinde Osmanlı Eserleri Üzerine İstatistikî Değerlendirme. Akdeniz Sanat Dergisi, 13(Özel Ek), 511-528.

Işkın, M. (2024). Türkiye ve Kuzey Makedonya Kültür ve Turizm İlişkileri Üzerine Bir Değerlendirme. Sivas İAÜ Sosyal Bilimler Dergisi (SITAD), 7(2), 338-349.

Özerden, S. & Kalay, H. A. (2024). Karadağ’daki Osmanlı Dönemi Kültürel Miras Varlıkları. Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi, 11(31), 733-750.

Dullinja, E. (2021). A Research on Ottoman Period Baths in Kosovo. II. Uluslararası Osmanlı İzleri Sempozyumu Bildiri Kitabı, Trakya Üniversitesi, 50-60.

Karakaya, E. (2019). Sinan Paşa Camii. TDV İslâm Ansiklopedisi.

Eyice, S. (1996). Gazi Hüsrev Bey Külliyesi. TDV İslâm Ansiklopedisi.

UNESCO Dünya Mirası Merkezi (2008). Historic Centres of Berat and Gjirokastër (Albania). UNESCO Dünya Mirası Envanteri (http://whc.unesco.org).

 

Foto: https://www.bradtguides.com/best-balkans-architecture/ sitesinden alınmıştır.

MURATCAN IŞILDAK
MURATCAN IŞILDAK

Muratcan Işıldak 1987 yılında Ankara’da doğdu. İlköğrenimini Viyana’da tamamladı. Orta okulu Estonya’da ve liseyi American School of Kuwait de tamamladı. Çankaya Üniversitesi Mütercim–Tercümanlık bölümünden mezun oldu ve aynı dönemde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanında yan dal yaptı. Yüksek Lisans eğitimini Çankaya Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Finans bölümünde tamamladı. Atlas project, Erasmus+ gençlik projeleri ve Balkan coğrafyası odaklı sivil toplum ağlarında aktif roller üstlendi. Genç Düşünce Enstitüsü’nün (GDE) kurucusu ve Genel Başkanı olarak; gençlik simülasyonları, iklim dayanıklılığı, yerel yönetişim ve kültürlerarası diyalog alanlarında eğitim ve proje süreçlerini yönetti. International Balkan University’de Balkan Çalışmaları doktora eğitimini sürdürmekte, Türkiye ve Balkanlar arasında sivil iş birliği ve iletişim altyapıları geliştirmeye devam etmektedir.

Beğendim
Bayıldım
Komik Bu!
Beğenmedim!
Üzgünüm
Sinirlendim
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.

Yorumlar

Necati Yılmaz

Başarıyla kaleme alınmış , kutluyorum.

3 hafta önce