Arama

Çocuk Büyütmeyi Gerçekten Biliyor muyuz?

Okunma Sayısı : 243

Çocuğunuz için canınızı verebilirsiniz. Ama onun ruhuna dokunmazsanız, aslında en önemli görevinizi ihmal etmiş olursunuz. Gerçek ebeveynlik, yalnızca bedeni korumak değil; çocuğun kalbine de siper olmaktır.

Çocuk Büyütmeyi Gerçekten Biliyor muyuz?

Çocuk büyütmeyi gerçekten biliyor muyuz?
Bu soru, ebeveynlik üzerine düşündükçe zihnimin kıyısına gelip oturuyor. Çocuğun ateşi çıktığında, anne-baba işini gücünü bırakıp hastaneye koşar. Çünkü fiziksel tehlike gözle görünürdür, hayati bir risktir. Peki aynı ebeveyn, çocuğu yalnızlık ya da değersizlik hissettiğinde neden aynı telaşla onun yanına koşmaz?

Birini içgüdüyle fark ederiz; diğerini ise çoğu zaman görmezden geliriz.

Atalarımızın vahşi bir hayvan saldırısında çocuğunu korumak için bedenini siper etmesi, aslında neslin devamı için biyolojik bir zorunluluktu. Kendini feda etmek, o anda türün hayatta kalma ihtimalini artırıyordu. Bugün hastaneye koşan babanın davranışı da büyük ölçüde aynı içgüdünün modern bir yansımasıdır. Fakat modern dünyada asıl tehlike, görünmezdir: Çocuğun duygusal yaraları.

 

Ne var ki ebeveynler çoğu zaman bu yaraları tanımlayamaz. Çünkü kendi çocukluk deneyimlerinde, duygusal ihtiyaçlarının reddedildiğini "maddi eksiklik" olarak algılamışlardır. Mesela istediği kıyafet alınmadığında üzülen bir çocuk, aslında "önemsenmiyorum" duygusunu yaşamıştı. Fakat büyüdüğünde bunu yalnızca "yoksunluk" olarak yorumladı. Sonra kendi çocuğuna istediği her şeyi alarak iyi bir ebeveyn olduğunu düşündü. Böylece görünmeyen asıl boşluğu—anlaşılma ve değer görme ihtiyacını—fark etmeden tekrar etti.

 

Çocuğun duygusal ihtiyaçlarını görmezden gelmek, onun hayatında kalıcı izler bırakır. Okuldan üzülerek gelen bir çocuğa yalnızca "boş ver" demek, o an geçici bir teselli olabilir; fakat içten içe çocuk şunu öğrenir:"Üzüntüm önemsiz."Arkadaşları arasında dışlandığını söyleyen bir çocuğa "sen de takılma onlara" demek, kısa vadede işe yarar görünür; ama uzun vadede çocuk "benim yalnızlığım kimseyi ilgilendirmiyor"duygusunu taşır. Sınav kaygısıyla uykusuz kalan bir çocuğa yalnızca "çalış, geçer" denildiğinde ise şu mesaj gizlidir:"Senin duyguların değil, sonuçların önemli."

 

Oysa duygular, çocuğun ruhunun dilidir. Duygularını susturmak, bir çiçeğin köklerini güneşsiz bırakmaya benzer: bir süre idare eder, ama zamanla solmaya başlar.

 

Ebeveynler çoğu zaman niyetlerinin kötü olmadığını söyler; gerçekten de öyledir. Ama eksik olan, duyguyu taşıyacak alanı açmaktır. Çünkü duygusal boşluğu doldurmak, yalnızca teselli sözleriyle değil, yanında durmakla, duygusunu kabul etmekle, birlikte çözüm aramakla mümkündür. Bir çocuk, ağlarken yalnızca gözyaşını değil, kalbinin sesini de duymamızı ister.

 

Tam da burada ebeveynlerin çoğu çaresizlik yaşar. Çünkü kendi çocukluklarında duygularına alan açılmadığı için, bugün çocuklarının duygularına nasıl eşlik edeceklerini bilemezler. İşte bu noktada profesyonel destek almak bir zayıflık değil, tam tersine bir güçtür. Bir psikologla görüşmek, yalnızca çocuğun değil, ebeveynin de kendini tanımasını sağlar. Çocuğun duygusal yaralarına nasıl dokunabileceğini, hangi sözcüklerin ve hangi davranışların iyileştirici olabileceğini birlikte öğrenirler.

 

Unutmamak gerekir ki fiziksel sağlık için doktora gitmek ne kadar doğalsa, duygusal sağlık için destek almak da o kadar doğaldır. Bir çocuğun kalbi kırıldığında da en az ateşi çıktığında olduğu kadar hızlı davranmak gerekir. Çünkü kırık bir kalp, ateşten daha uzun süre yanar.

 

Sonuçta mesele şuraya geliyor: Çocuğunuz için canınızı verebilirsiniz. Ama onun ruhuna dokunmazsanız, aslında en önemli görevinizi ihmal etmiş olursunuz. Gerçek ebeveynlik, yalnızca bedeni korumak değil; çocuğun kalbine de siper olmaktır. Ve bazen bunu öğrenmenin yolu, yalnızca kendi çabamızdan değil, profesyonel bir elin rehberliğinden geçer. Çünkü bazı yaralar, yalnızca konuşuldukça iyileşir.

 

HASAN ABACI

HASAN ABACI
HASAN ABACI

1986’da Hatay Samandağ’da doğdu. 2009 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek Delaware State University’de Psikoloji ve İnsan Hizmetleri eğitimi aldı. Uzman psikolog olarak yıllar boyunca insan hikâyelerine kulak verdi, gözlem ve sezgilerini hem mesleğine hem yazın hayatına taşıdı. 2020’de Türkiye’ye döndü. Hâlen Hatay’da kendi danışmanlık merkezinde çalışmakta, yazarlık serüvenini sürdürmektedir. Enkazdan Paralel Evrene Uyanış romanının yazarıdır.

Beğendim
Bayıldım
Komik Bu!
Beğenmedim!
Üzgünüm
Sinirlendim
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.

Yorumlar